T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SAMSUN / İLKADIM - Fatma Çavuş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

ÖZGÜVEN

MİNİK KELEBEĞİN ÖYKÜSÜ

İki adam ormanda yürürken bir kelebek kozası görmüşler. Bu sırada yeni olgunlaşmaya başlayan bir kelebek, kozadan çıkmak için kozanın duvarlarını zorluyormuş.
Adamlardan biri:
-'Ben şuna yardımcı olayım da bir önce kozanın duvarlarını yırtsın' diye düşünerek, öbür adamın müdahale etmesine fırsat tanımadan bir hamlede kozanın duvarlarını yırtmış ve kelebeğin çıkmasını sağlamış.
Diğer adam:
-'Sen ne yaptın? Şimdi bu kelebek uçamayacak!' demiş.
Kozayı yırtan adam hayretle:
-'Neden ki ? Ben ona yardımcı oldum sadece.' demiş.
Diğer adam:
-'Bu kelebeğin uçabilmesi için kanatları ile kozanın duvarlarını zorlaması gerekir. Eğer zorlayarak açmayı başaramazsa, kanatları yeteri kadar güçlenemez, kanatları yeterince güçlenmeyince de kozadan çıkınca uçamaz. Sen ona yardım edeyim derken kötülük ettin. Kanatlarının yeteri kadar güçlenmesini engelledin.' demiş.

Sevgili ebeveynler;

Yukarıda dış dünyadan habersiz ve hayata merhaba diyen bir kelebeğin öyküsü anlatılmaktadır. Bizim kelebeklerimiz de hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğimiz, canımızı ve malımızı yollarına feda ettiğimiz çocuklarımızdır, değil mi? Ama çocuklarımızı hayata hazırlarken doğru zannettiğimiz bazı yanlışlıklarımızın olduğu bir gerçektir. Çocuklarımıza iyilik yaptığımızı düşünürken, farkında olmadan yaptığımız yanlışlıklardan bahsedeceğim. Anne babalar tarafında sıkça sergilenen aşırı korumacı yaklaşım üzerinde durmak istiyorum. Anne baba olarak ne kadar korumacı olmalıyız? Bu sorunun cevabını arayacağız.
Aile içi tutumlar, ebeveyn ve çocuk arasındaki gücün nasıl kullanıldığına bakılarak belirlenir. Yani anne babalar çocuk yetiştirirken gücü nasıl kullanıyorsa, çocuklarını nasıl algılayıp kabul ediyorlarsa, ona uygun bir aile tutumu kullanıyor demektir. Eğer 'Çocuğunuzu yetersiz ve önemsiz olarak algılıyor, yaşı ilerlemesine rağmen halen daha onu küçük bir bebek gibi görüyor, onun sıkıntı ve problemlerini kendisinin çözemeyeceğini düşünüyor, sürekli onun adına görev ve sorumlulukları yapıyor ve onun sadece olayları seyretmesine müsaade ediyorsanız' sanıyorum bazı şeyleri değiştirme vakti gelmiş demektir. Buradaki güç dengesine baktığımız zaman ebeveyn çok güçlü ve lider, çocuk ise zayıf ve beceriksiz olarak değerlendirilebilir. Ama hocam o daha çocuk bunun üstesinden gelemez ki dediğinizi duyar gibiyim. Ancak yapılan araştırmalar uygun şartlar ve destekleyici yaklaşım sergilendikten sonra çocuğun seviyesine uygun problemleri rahatlıkla çözebildiği ve görevlerini yerine getirebildiği gözlenmiştir. Hatta çocuk işi başarmanın hazzı ve gururu ile başka davranışları tekrarlama ve üstesinden gelme noktasında daha başarılı olmuşlardır. Kısacası çocuk kendine güvenmeyi ve işe yarayan biri olduğunu hissetmeye başlamış olacaktır. Onun için güç dengesi düzgün belirlenmelidir. Yeri zamanı geldiğinde çocuk anne babanın güçlü olduğu yönleri tabiî ki bilmeli ve sınırını korumalı ama yeri zamanı geldiğinde de kendi ayakları üzerinde durabilme becerisini sağlayacak görev ve sorumlulukları üstlenebilmelidir.

Çocuklarımızı bir kafes veya fanus içinde yetiştirmeye çalışmak, onların ev içi ve ev dışı faaliyetler (sofraya kaşık veya çatal koymasına müsaade etmek, buzdolabından yumurta vermesini sağlamak, bakkaldan ekmek alıp gelmesini istemek vb.) konularında yetersiz ve beceriksiz olacaklarını düşünerek görev vermemek daha sonraki süreçlerde üşengeç, içine kapanık, özgüven sıkıntısı çeken, sorumluluk bilinci gelişmeyen çocuklar yetiştirmemize neden olabilmektedir. Bırakalım çocuklarımızda bir görev konusunda mücadele etmeyi, sonuca ulaşabilmeyi, doğruyu ve yanlışı kendisi tecrübe ederek öğrensin. Olumsuz durumlarla karşılaştığımızda ise kızarak veya azarlayarak onu aşağılamak yerine yol ve imkanlar göstererek güven duygusunu desteklememiz gerekmektedir. Tabi ki kendi tecrübelerimizle ona destek olacağız ancak onunda kendi tecrübe edebilmesi için imkânlar sunmalıyız. Hani atalarımız demiş ya 'Bir musibet bin nasihatten iyidir' diye. Bu sözde olduğu gibi sürekli söylemek ve anlatmak yerine yaparak, yaşayarak kalıcı öğrenmeler sağlayabiliriz. Böylelikle hem çocuğumuz kendine güvenen ve başarı kaygısı yaşamayan bir insan olacak hem de kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirebildiği için ebeveyn olarak bizim işimiz de kolaylaşacaktır. Hem çocuğumuz sağlam bir kişilik ve psikoloji ile kendini geliştirmeye devam edecek hem de ebeveyn- çocuk arasındaki iletişim bozulmamış olacaktır.

            Beceriksiz çocuk yoktur sadece yaşına, durumuna, cinsiyetine ve kişiliğine uygun görev ve sorumluluklar verilmeyen çocuklar vardır. Bu açıdan çocuklarımızı en iyi tanıyan ebeveynler olarak bu konularda çocuklarımıza destekçi ve öğretmenlerimiz ile sürekli işbirliği içinde olalım. Unutmayalım ki hepimizin amacı vatanına, devletine ve toprağına sahip çıkacak yeterliliğe ve beceriye sahip nesiller yetiştirmektir.

Orhan TANRIVER
Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 08.12.2021 - Güncelleme: 08.12.2021 09:52 - Görüntülenme: 261
  Beğen | 0  kişi beğendi

Etiketler :
Özgüven,